Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi durumunda küresel ekonomik kriz ihtimali konuşuluyor

ABD seçimlerine iki haftadan kısa bir süre kalırken, uzmanlara göre Donald Trump‘ın kazanması Çin ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için ekonomik açıdan “en kötü senaryo” olarak görünüyor. ABD’de 5 Kasım’da yapılacak 60. başkanlık seçim süreci tüm dünyada da yakından takip ediliyor.

Cumhuriyetçiler’in adayı Donald Trump ve Demokratlar’ın adayı Kamala Harris başkanlık için kıyasıya bir yarış verirken, adayların olası zaferlerinin ekonomiler üzerinde farklı etkiler yaratması bekleniyor. Küresel ekonominin neredeyse dörtte birini temsil eden ülkede, seçimlerin kaderini belirleyecek 7 kritik eyaletteki anketlerde, şu an için Trump’ın yarışı Harris’in çok az farkla önünde götürdüğü tahmin ediliyor.

KORUMACI POLİTİKALAR KÜRESEL TİCARETİ OLUMSUZ ETKİLEMİŞTİ

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın, ABD seçim sonuçlarının yalnızca ülke içi ekonomik politikaları değil dünya çapında ekonomik sistemleri ve ticaret ilişkilerini de etkileyebileceğini belirtti. Trump’ın önceki başkanlık döneminde “Önce Amerika” yaklaşımı sergilediğini hatırlatan Aydın, o dönem Çin ile başlatılan ticaret savaşının dünya genelinde tedarik zincirlerinin bozulmasına, ABD ve müttefikleri arasındaki ticaretin zarar görmesine yol açtığını vurguladı. Aydın, o döneme dair, “Korumacı politikalar ve yüksek gümrük tarifeleri küresel ticaret hacminde daralma yaratırken, dünya genelinde belirsizliği artırdı. Bu seçimlerde de Trump, yüksek tarifelerle şirketleri ABD’de üretim yapmaya teşvik edeceğini ve tarifenin en sevdiği kelime olduğunu söyledi. Önceki dönemde uyguladığı politikalara devam edecektir.” değerlendirmesinde bulundu.

HARRIS’İN GELİŞİ KÜRESEL TİCARETİ CANLANDIRABİLİR

Demokratlar’ın adayı Harris’in ise Biden yönetiminin bir devamı olarak serbest ticaret yanlısı politikaları, ABD’nin ticaret savaşlarına girmemesini ve uluslararası ticarette daha işbirlikçi bir yaklaşımı benimseyebileceğini söyleyen Aydın, AB ve diğer stratejik müttefiklerle ticaret anlaşmalarını güçlendirme çabalarına ve küresel ticaretin canlanmasına katkı vereceğini de ifade etti. Aydın, başkan adaylarının ABD Merkez Bankası (Fed) tarafından uygulanacak para politikaları üzerinde belirleyici olabileceğine işaret ederek, Trump yönetiminin, düşük faiz oranlarını destekleyerek ekonomik büyümeyi teşvik etmeye çalışabileceğini söyledi.

SIKI PARA POLİTİKASI SÜREBİLİR

Fed’in faiz indirimlerini başlatmış olduğunu hatırlatan Aydın, Harris yönetiminin enflasyonla mücadele kapsamında 2025 ortalarına kadar enflasyonda yüzde 2 seviyelerinde istikrar sağlayıncaya kadar sıkı para politikalarını savunabileceğini ifade etti. Aydın, adayların politikalarına dair şunları kaydetti: Harris, yeşil enerji ve uluslararası işbirliğiyle daha sürdürülebilir bir küresel büyüme hedeflerken, Trump, korumacı ticaret ve fosil yakıt odaklı bir stratejiyle ABD ekonomisini yurt içi üretime dayalı olarak güçlendirmeyi amaçlıyor. Her iki adayın programlarının olumlu ve olumsuz yönleri küresel ticaret, enerji piyasaları, iklim ve çevre politikaları ve uluslararası işbirliği alanlarında dünya ekonomisinin geleceğini etkileyebilen potansiyeli barındırmaktadır.”

“ÇİN İÇİN TRUMP’IN GELMESİ EN KÖTÜ SENARYO”

Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Eryılmaz ise Fed’in uyguladığı politikanın dünyanın genelinde etkili olduğuna dikkati çekti. Bu nedenle gelecek yeni başkanın Fed üzerinden yönlendireceği faiz politikasının kritik olacağını anlatan Eryılmaz, “Gelecek olan başkanın en azından Fed’in uygulayacağı politikalar üzerindeki etkileri bakımından tüm dünya için, özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için önemi çok büyük.” değerlendirmesinde bulundu.

TRUMP DEMEK BELİRSİZLİK DEMEK

Eryılmaz, Trump’ın ülkelerle olan ilişkilerinde beklenmeyen refleksleriyle dünya geneli için daha belirsiz bir ortam yaratabileceğini, korumacı politikaların daha görünür olabileceğini kaydetti. Donald Trump’ın kazandığı senaryoda ABD-Çin ilişkilerinin hem ekonomik hem siyasi olarak daha olumsuza dönebileceğini belirten Eryılmaz, “Çin için Trump’ın gelmesi en kötü senaryo. Harris’in geliyor olması Trump’a göre hala Çin’le devam eden ticaret savaşlarının süreceği anlamına gelir ancak Trump kadar sert olmasını beklememek gerekir.” dedi.

“TRUMP’IN GELİŞİ AB’NİN ABD’YE İHRACATINI AZALTABİLİR”

Eryılmaz, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde’ın son toplantılarda, Trump’ın kazandığı senaryoda, ticaret savaşlarının ve tarifelerin bölge üzerinde etkilerine dikkati çektiğini hatırlatarak sözlerine şöyle sürdürdü: AB’de ciddi bir durgunluk var, bölgenin en büyük zayıflığı ihracat zayıflığı. Buradan hem ABD hem de Çin’e ihracat var. Trump’ın gelmesi doğrudan AB’nin ABD’ye yaptığı ihracatı azaltabilir. Dolaylı yoldan bakarsak ise Çin’in büyümesi, AB için önemli, burası AB’nin ana ihracat pazarı. ABD, Çin’e tarifelerini daha da artırırsa Çin’de büyüme daha da aşağılarda olabilir. Çin daha az büyürse AB de o kadar az ihracat yapar. Bu da Avrupa’yı ikinci bir yönden vurur.”

“TRUMP SEÇİLİRSE AVRO ZAYIFLAYABİLİR”

Trump’ın kazandığı senaryoda Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da büyük bir ihtimalle barışa doğru gidebileceği yorumunu yapan Eryılmaz, bunun AB ekonomisine ise olumlu etkilerinin olabileceği değerlendirmesinde bulundu. Eryılmaz, Harris’e göre Trump’ın politikalarının daha güçlü dolar temasını öne çıkarabileceğini ve bunun da avronun zayıflamasına neden olabileceğini de belirtti.

Kaynak: AA / Mertkan Oruç – Ekonomi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir